Muhyiddin, denizlere açılmayı, yeni yerler keşfetmeyi severdi. Ömrü neredeyse denizlerde geçmişti O ve tayfası bu süre boyunca da birçok macera yaşamış ve çok tehlikeler atlatmıştı ama artık eve dönme vakti gelmiş O ve tayfası ailelerini çok özlemişti.
Rota belliydi; öncelikle Güney Atlantik Okyanusu ile Afrika kıtasının güneyine uğrayacak oradan da Kızıldeniz’i aşacak ve sonunda Akdeniz’den Türkiye’ye ulaşacaktı yani yol uzundu.
Denizciler böyle uzun mesafelerde yollarını bulmak için Kutup Yıldızı’nı izlerlermiş. Çünkü bu yıldız her zaman kuzey tarafını gösterirmiş.
Denizcilerimiz hazırlıklarını tamamlayarak yola koyuldular. Kutup yıldızını izleyerek önce Atlantik okyanusunu aştılar sonra Afrika kıtasına varmayı başardılar.
Haftalar sonra Hint okyanusunu da geçerek Kızıldeniz’e ulaştılar.
Yolculuk güzeldi, hava sakin ve sert rüzgarlar yoktu. Kızıldeniz’den Piramitleri izleyerek sakin sakin ilerliyordu gemileri.
Sonraki durak Akdeniz idi.
Fakat Akdeniz’de yolculuk hiçte umdukları gibi geçmemeye başladı. Önce havada bulutlar belirdi bu nedenle kutup yıldızını izlemek mümkün değildi. Pusula bu durumda işe yarayabilirdi ama o da sıkıntılar çıkarıyordu.
Derken aniden bir fırtına koptu şimşek, gök gürültüsü ve gemiyi döven dev dalgalar!
Tüm mürettebat bir yerlere tutunmuş herkes dua ediyordu. Etraf kapkaranlıktı, göz gözü görmüyordu!
Muhyittin ise dümenin başında gemiyi zapt etmeye çalışıyordu ama nereye gideceğini bilmiyordu ve içinden durmadan “Ya Rabbi yardım et!” diye dua ediyordu.
O sırada tayfalardan biri “İleride bir ışık vaaar!” diye bağırınca bir anda tüm gözler o tarafa döndü! Evet çok uzaklarda belli belirsiz bir ışık gözükmekteydi. Muhyittin derhal dümeni o tarafa kırdı! Dev dalgalar gemiyi zorluyordu ama başka çare de yoktu.
Şimşek, gök gürültüsü, yağmur ve fırtına arasında nihayet gemi ışığa ulaşmıştı. Bu ışık Mersin’de kurulan dev bir deniz fenerinden geliyormuş. Orada çalışan bir arkadaş her fırtınalı akşamlarda gemilere yol göstermek için feneri çalıştırır onların kurtulmasına yardım edermiş.
Saatler sonra fırtına dinmiş, gemi karaya demir atmıştı. Tüm tayfa secdeye kapanmış Allah’a şükür ediyordu.
Deniz fenerinin karanlıkları delen ışığını görmeseler belki de hepsi ölmüş olacaktı.
- Kutup yıldızı çok uzakta olmasına rağmen dünyadan nasıl görülebiliyor?
- Muhyittin ve arkadaşları karanlık gecede deniz fenerinin ışığını nasıl görebildiler?
Işığın yayılması
Işık doğrusal bir yolla yayılır bu nedenle önünde ışığı geçirmeyen bir engel olmadığı müddetçe de ilerlemeye devam eder.
Bizler doğrusal bir yol alan ışığı "Işık ışınları" ile gösteririz.
Bunu daha iyi anlamak için verilen resimlere bakalım.
Cevabınız elbette A durumu olacaktır çünkü B durumunda ışık kıvrımlı bir yol izleyerek Samet kardeşimizin gözlerine ulaşamaz ve bu durumda arkadaşımız mum ışığını göremez.
Özetle
- Işık doğrusal bir yolla yayılır
- Işığı başlangıç noktası belli ama sonu belli olmayan ışık ışınları şeklinde gösteririz.
- Işık saydam maddelerden geçer ama saydam olmayan maddelerden geçemez
- 1